21 Mart 2012 Çarşamba

Bağ-ı Fin


İngilizcedeki "paradise" kelimesi, Farsçadaki "pardis" kelimesinden geliyormuş. İran'daki arkadaşların (ki aralarından birinin adı Pardis'ti) dediklerine göre, "pardis" Farsçada vaha anlamına geliyormuş. Etimolojik sözlüklere baktığımda vaha anlamıyla karşılaşamasam da bu öyküyü daha çok beğeniyorum ve arkadaşlara inanmayı tercih ediyorum.   


Bağ-ı Fin, Kaşan'ın biraz dışında. Taksiyle yaklaştıkça, birden bire bu kadar çok ağacın nereden çıktığını merak ediyor insan. O sıcakta dudaklarımız çatlamışken bahçeyi çevreleyen surları geçince, içimizi bir mutluluk kapladı. Gece olana kadar o bahçeden hiç çıkmamayı diledik. Ağaçlar, buz gibi suların aktığı kanallar... Yeter de artardı bize.  


Kaşan'ın pardisi Bağ-ı Fin, suyu hiç kesilmeyen Süleymaniye kaynağının çevresine  ilk olarak 800lü yıllarda yapılmış. Sonra 11. yüzyılda Şah Abbas, bahçenin yerini kaynağın başına taşımış. Şu anda UNESCO listesine girmeyi bekliyor. 


Bahçenin içinde birçok yapı var, ama en güzeli, bahçeye girdiğimizde bizi karşılayan su kanalını takip ederek vardığımız, bahçenin ortasındaki köşk. İçindeki iki kubbenin ikisi de birbirinden şaşırtıcı ve güzel. 




İran'da gördüğüm ilk minyatürler bunlar. Fotoğrafları büyütüp detaylara yakından bakmanızı tavsiye ederim. İp cambazları, dağları delenler, akıncılar, kadınlar, kuşlar, filler, ceylanlar, kurtlar... 







1 yorum: