12 Ekim 2012 Cuma

Karpati Ekspresi





Lviv'den Odessa'ya gitmek için Karpati Ekspresi'ni seçiyoruz. Akşam 8.30'da kalkıyor ve sabah 8.30'da Odessa'ya varıyor. Fiyatı 15 Avro kadar. Şimdi Grivna üzerinden fiyatını hatırlayamıyorum. 




On dört vagon var. Bu kadar uzun trende, muhtemelen bizim kompartımanda bizden başka kimse olmaz diye umutla biniyoruz trene. Peronda bekleyen fazlaca insan da görmeyince hele. 


Kompartımanlar dört kişilik. Kuşetli. Her kuşet için bir döşek, çarşaf, yastık kılıfı, battaniye ve örtü var. 

Odamıza yerleştikten sonra yemekli vagona gitmek istiyoruz, ama öyle bir vagon yok. Nasıl da güzel olurdu Karpatları aşarken bira içip pencereden bakmak. Zaten nasılsa trende yeriz diye aç binmişiz. Çantamızdan meraktan aldığımız wasabi soslu cips paketini bulup onu yiyoruz. Çok popüler wasabi soslu cipsler. Muhtemelen yeni yükselen değer sushi ile birlikte ortaya atılmış bir fikir. Farklı markaların var. 

Tam onu yerken de oda arkadaşlarımızdan biri geliyor. Yaşlı bir amca. Francesco'yla Rumence muhabbete giriyorlar. Adam benim neden kocaman bir makine taşıdığımı merak ediyor. Ona kalsa muhabirim. Ama Ukrayna'ya neyi çekmek için geldiğimi anlayamıyor. Amcanın benim hakkımdaki teorileri bitmiyor üstelik. İlk başta bizi evli sanıyor. Francesco evli olmadığımızı, arkadaş olduğumuzu söylüyor. Amca buna da inanmıyor. Kesin aramızda bir şey var, ama olsun. Yeni tanıştığımız bir insan olduğu için anlatmamamız sorun değilmiş. Sonra bir bira çıkartıyor çantasından. Bize uzatıyor. Aslında en sevdiğimiz bira. Lvivske. Ama yanında başka olmadığını düşünerek, reddediyoruz. Buna alınıyor ve bizimle hiç konuşmuyor yolun geri kalanı boyunca. Biz de ertesi günle ilgili konuşacaklarımız olduğundan üstelemiyoruz. Birasını bitirince yatağını yapıp yatıyor zaten.


Sabah uyandığımda ise bu yaşlı amcanın yerine bir çift memeyle karşılaşıyorum. Sanırım gece amca bir istasyonda inmiş, onun yerine başka bir teyze gelmiş. Amcanın yattığı çarşafları mı kullandı, yoksa yenilerini mi serdi diye merak ediyorum aslında. Ama sorulmaz tabii böyle şeyler. 

Sabah Odessa'ya varıyoruz. Odessa tren garı çok ama çok güzel. Ama sırtımdakiler o kadar ağır ki, fotoğraf makinemi çıkartmaya üşeniyorum. Onun yerine cep telefonumla trenden inenleri çekiyorum. 

Tabii dayanamayıp daha sonra yine gittim gara, fotoğraflarını çekmek için. Onlar ayrı bir postta.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder