22 Ekim 2012 Pazartesi

Privoz Pazarı, Odessa



Yeni bir şehre gittiğimde çarşı pazar gezmeyi çok seviyorum. İnsanların ne satın aldıklarını, fiyatları, kalabalığı görmek hoşuma gidiyor. Odessa da pazara gitmek için çok doğru bir yer. 


Privoz pazarı, tren garının yakınlarında. Odessa'ya uğrayanların görmesi gereken bir yer kanımca. 


İlk olarak 1827'de kurulduğu söyleniyor. O zamanlar köylerden çiftçiler at arabalarıyla getirirlermiş mallarını. Şu anda bayağı büyük bir alanı kapsıyor. Sebze meyveden kurutulmuş balığa, turşudan peynire, kuruyemişten çiçeğe, eski kasetlerden kıyafetlere bir sürü şey var. 

Fiyatlara gelince. Yukarıdaki fotoğrafa bakarsak havuç 4 grivna, soğan 2,5 grivna ve domates 5 grivna. 1 lira yaklaşık 4 grivna. Gayet ucuz. İki salatalık, bi domates, dört elma alıyorum. Yiye yiye geziyorum pazarda. Satıcılar da cana yakın. Hatta bir turşucu amca bana iki ayrı çeşit salatalık turşusu veriyor. Birinde o kadar çok baharat var ki, tadı sanki hafiften çürümüş gibi geliyor bana. Zaten o da onu uzatırken suratını buruşturuyor. Daha sonra da alışık olduğum, bol sirkeli, sarımsaklı turşudan. Nefis. 


Yine her yerde taze frambuaz var. En sevdiğim. Sarı frambuazı ilk defa görüyorum. Tadı güzel olmalı. Ama Kiev'de aldığım frambuazın yarısını sonra yerim diye güzelce paketleyip sırtıma attıktan sonra suyunun tüm çantamı ve üzerimdekileri batırdığını hatırlayınca vazgeçiyorum bu sefer frambuaz almaktan. 


Kuruyemişçilerin olduğu kısma geçince karşımıza rengarenk cevizli sucuklar çıkıyor. Yeşil, kırmızı, kahverengi, turuncu... Tam da bizden bir şey bulduğuma sevinirken, Francesco Gürcü olduğunu söylüyor cevizli sucuğun. Zaten adı da churchkhelaBir tane alıp paylaşıyoruz. Bizimkine göre tadı daha az yoğun, içinde daha az ceviz var ve dışı plastik gibi. Bizimkini tercih ederim. Dönünce Wikipedia'ya bakıyorum. O da doğruluyor. Bahaneyle yeni bir şey daha öğrenmiş oldum. Gürcistan'a gittiğimde denemem lazım. Zira daha önce Gürcistan'a hep iş için gittiğimden, çarşı pazar gezemedim. Belki bu sefer doğrusunu bulurum.


Ve tabii ki yine kurutulmuş balık. Sokaklar boyunca kurutulmuş balık var. Çeşit çeşit. Bazısı doğrudan yemek için, bazısı çorbaya, yemeğe katmak için. 


Kurutulmuş yosunlar, kalamarlar bile var. Fiyatlar 100 gram üzerinden. Misal yukarıdaki kurutulmuş kalamarın yüz gramı 4 lira gibi bir para yapıyor. Kokan bir şey olmasa, yanıma alıp eve döndüğümde denemek isterdim. 


Taze balıklar da var pazarda. Yılan balığından levreğe bir sürü balık. Karadeniz olur da hamsi olmaz mı? Bu da Karadeniz'in karşı yakasından hamsi. 

Pazarın içindeki fırınlardan birine dalıyoruz. Haçapuri ve ekmek alıp hostele dönüyoruz. Aldığım salatalık ve domatesi çıkarıp güzel bir öğle yemeği hazırlıyoruz kendimize mutfakta. 


Üstüne de tatlı olarak elma. Zaten Kyiv'den beri nerede elma görsem alıyorum.  Küçük ve kırmızı, aşırı tatlı, aşırı sulu ve mayhoş. Her yiyişimde dilimin ucunun yandığını hissediyorum. Sanırım Ukrayna deyince ilk aklıma gelen şey elmaları olacak. 




2 yorum: