19 Mayıs 2012 Cumartesi

Hafız-ı Şirazi'nin Kabri, Şiraz



Şiraz'dayken, Hafız-ı Şirazi'nin mezarını arıyoruz. Şehrin biraz dışında, minik bir bahçeden geçerek ulaşıyoruz mezarına. Okuduğumuz kitaplarda, bu bahçede insanların toplanıp şiirler okuduğundan bahsediliyordu. Öğleden önce gittiğimizden olsa gerek, çevrede kimse yok.


Mezarın bulunduğu bahçede bir kütüphane, bir bakır işleme atölyesi ve girişte de bir çay bahçesi var. Çay bahçesinde oturup, yolun geri kalanında nereye gideceğimize karar vermeye çalışıyoruz. 


Hafız demiş ki: 

Eger an Türk-i Şirazi bedest ared dil-i mara
Be khali hinduyeş bahşem, Semerkand'ü Buharara. 

(Eğer o Şirazlı Türk güzeli gönlümüzü tutsak ederse 
Yanağındaki siyah ben için Semerkant'ı da, Buhara'yı da bağışlardım.)

O Şirazlı Türk güzeli kimdi, bilmiyorum. Belki bir Kaşkay kızıydı. Yine de üstüme alınıp gülümsüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder