18 Mayıs 2012 Cuma

Golubac Kalesi ve Kasabası, Doğu Sırbistan


Golubac Kalesi, Tuna nehrinin en daraldığı noktalardan birinde inşa edilmiş bir kale. Macar kaynaklarında kendisine 1315 yılında atıf yapıldığından, en geç 14. yüzyılda inşa edildiği varsayılıyor. İlk olarak Sırplar tarafından mı, yoksa Macarlar tarafından mı inşa ettirildiği bilinmiyor. 


Osmanlıların bu kaleyi kuşatmaları ve daha sonra bu kaleyi ellerinde tutmak için girdikleri çatışmalar hakkında Wikipedia'da bilgi var. 


Kulelere içeriden çıkmak mümkün olmadığından, üstteki kuleye çıkıp manzaraya bakma hevesimiz kursağımızda kalıyor. Kalenin 4 kilometre kadar gerisindeki Golubac kasabasına dönüyoruz. Sahile inip uzaktan kaleyi izliyoruz, kasabayı ve Romanya'yı izliyoruz. 



Romanya o kadar yakın ki, akıntı olmasa Tuna'ya atlayıp karşıya yüzebilirim gibi geliyor. Görünürde asker noktası filan da görülmüyor. Sadece Romanya, evler ve rüzgar gülleri var. 


Sonra bir yerden sesler duymaya başlıyoruz. Yakınlarda araba da yok ki radyodan oyun havası dinlesin. Geriye döndüğümüzde şaşırıyoruz. Daha sabah 10:30 ve orkestra çoktan başlamış bile çalmaya.


Sokakta kimse yok. Kendi kendilerine çalıyorlar. Yanlarına gidiyoruz. Hafiften oynamaya başlıyoruz. Arkada ise çevirme yapılıyor. 


Bir yandan da çevirmenin sosunu kaynatıyor aşçı. 


Bir lokantanın açılışı varmış. Konuklara yemek hazırlıyorlarmış. Ama o saat için aç değiliz ve üstelik aramızdan biri vejetaryen ve bu manzaradan çok hoşnut değil. Biz de bu şirin kasabada yürümeye başlıyoruz. 


Bahçeli, tek katlı evler, rengarenk çiçekler ve ağaçlar... Ve arkada aşkımı görüyorum. Kırmızı Yugo. 


En sevdiğim arabaların başında geliyor. Zamanında dünyanın en tehlikeli arabası seçildiğini iddia eden var. Ama Yugoslavya döneminde ABD'ye bile ihraç edilmiş. Ne yazık ki 1999'da Kosova savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı yerlerin başında, Yugo'nun üretildiği fabrika var. 


Bu küçük ve şirin evleri bırakıp, Tuna'yı takip etmeye devam ediyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder